Erken Çocukluk Eğitiminin Sağlık Açısından Önemi

Erken çocukluk dönemi uluslararası yazında 0-8 yaş dönemini kapsayan, beyin gelişiminin en hızlı olduğu, insan hayatında sonraki öğrenme ve gelişimin temelinin atıldığı dönemdir. Erken çocukluk eğitimi ise; çocuğun bilişsel, sosyal-duygusal, fiziksel, motor gelişim alanlarını dikkate alarak, çocukta uygun, bütünsel bir gelişimi sağlamaya çalışır ve çocuğu ilköğretime hazır hale getirir. İlköğretim yaşına ulaşmış bir çocuğun, anılan gelişim alanlarında kavrayışı, yetenekleri, alışkanlıkları şekillenmiş durumdadır. Bu yüzden, çocuğun temel alışkanlıklarının, davranışlarının, kabiliyetlerinin şekillenmesinde erken çocukluk dönemi yaşantıları ve eğitimi büyük önem kazanmaktadır.

Erken çocukluk eğitiminin özellikle, elverişsiz çevresel koşullarda büyümek zorunda kalan çocuklara (children at-risk) ulaştırılması ve yaygınlaştırılması önemlidir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde devlet politikaları; elverişsiz koşullarda büyüyen çocuklara ve ailelere ulaşarak, yoksulluğun çocuk, aile ve toplum için olumsuz sonuçlarını engellemeye çalışmalıdır. Ülkemiz ve diğer Birleşmiş Milletler ülkeleri tarafından imzalanan Çocuk Hakları Evrensel Beyannamesi’nde; “Kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir.” maddesine yer verilmektedir. Bu yüzden; tüm üye devletlerin erken çocukluk eğitimi dâhil, çocuğun yüksek yararına ve dolayısı ile ailenin ve toplumun yararına olan sağlık, sosyal, hukuk, eğitim olanaklarını çocuk vatandaşlarına ulaştırması gerekmektedir.

ÜLKEMIZDE ERKEN ÇOCUKLUK EĞİTİMİ

erken çocukluk

Ülkemizde erken çocukluk eğitimi “okul öncesi eğitim” adı ile anılmaktadır ve 0-6 yaş grubu çocukların eğitimine yöneliktir. Genel olarak ülkemizde kurum temelli bir okul öncesi eğitimi anlayışı mevcut olup, 0-3 yaş eğitimi genelde özel sektöre bağlı kreşler, 3-6 yaş eğitimi bağımsız anaokulları ve 5-6 yaş eğitimi ilköğretim bünyesine bağlı anasınıfları ile gerçekleştirilmektedir. Son yıllarda ülkemizde Milli Eğitim Bakanlığı, UNICEF ve UNESCO gibi uluslararası örgütler ve Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) gibi sivil toplum kuruluşlarının çabaları sayesinde, okul öncesi eğitim istatistiklerinde ciddi bir artış kaydedilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2010–2011 Eğitim Öğretim yılı istatistiklerine göre; 3-5 yaşta okullaşma oranı %29.85; 4-5 yaşta okullaşma oranı %43,1’dir. Yine, 2011 yılında 5-6 yaşta okullaşma oranı %67’ye ulaştırılmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 6 yaş anasınıfı eğitimini zorunlu eğitim kapsamına alma çabaları ile birlikte yakın zamanda bu yaş grubunda, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi %100 okullaşmaya ulaşılacaktır. Erken çocukluk eğitiminden ülkemizin tam anlamıyla yararlanabilmesi için yalnızca okul öncesi eğitimde okullaşma istatistiğinin değil, kalitenin de artması gerekmektedir.

Erken çocukluk eğitiminde kalite, pedagojik materyallerin (oyuncak ve eğitsel materyaller) kalitesi, erken çocukluk eğitimi alanında çalışan personelin eğitiminin kalitesi, eğitimin verildiği ortamın kalitesi, çocukların ebeveynlerine verilen eğitimin kalitesi ve ebeveynin çocuğun eğitimine katkısının ne derecede sağlandığı gibi alt bileşenler bazında değerlendirilir. Kaliteli okul öncesi eğitimi alan çocukların ilköğretime hazır bulunuşlukları (school readiness), okul başarıları daha yüksek; sınıfta kalma ve okulu terk etme olasılıkları daha düşüktür. Erken çocukluk eğitimi yaşantısı çocuğa, farklı gelişim alanlarında uygun ilerleme sağlar, okullaşma oranını yükseltir. Böylece; başarılı, mutlu, özgüvene, özdenetime ve sorumluluk duygusuna sahip bireyler çalışan nüfusa kazandırılır. Bu yönüyle düşünüldüğünde; erken çocukluk eğitimi, çocuğa, aileye ve topluma çok yönlü yararlar sağlar. Erken çocukluk eğitimi aynı zamanda topluma ekonomik katkı sağlayan bir sosyal yatırımdır (Kaytaz, 2005).

Erken çocukluk eğitimi sayesinde; okullaşma oranının arttığı, ailenin bilgilendirilmesi ve rehberliği sonucu çocuğun beslenme, sevgi, sağlık ihtiyaçlarının karşılandığı, çocukların olumlu sosyal becerilerinin arttığı, erken çocukluk eğitiminin her çocuğa ulaşmasının fırsat eşitliği, sosyal adalet ve eşitlik, toplumsal sağlık, huzur ve refahı arttırdığı önerilmektedir. Ayrıca, erken çocukluk eğitimi özellikle, gelişmekte olan ülkelerde annelere ulaşarak, erken yaşlarda hem çocuğun hem annenin birbirlerine bağlı ihtiyaçlarını karşılamakta, böylece; kadın istihdamını kuvvetlendirmekte, kadını sosyal yaşama ve toplumsal hayata katarak, kadının kendine olan özgüvenini, özsaygısını ve sağlıklı anne-çocuk etkileşimini güçlendirmektedir. Örneğin ülkemizde, Kağıtçıbaşı ve arkadaşları (2009) tarafından yürütülen “Türk Erken Eğitim Projesi” olarak anılan boylamsal çalışmada; elverişsiz koşullardan gelen 4-6 yaş çocuklarının annelerinin aldığı çocuk yetiştirme eğitiminin ya da çocukların aldığı erken çocukluk eğitiminin hiç eğitim almayan gruba göre; erken yetişkinliğe uzanan eğitime devam etme oranlarını, istihdam edilebilme oranlarını ve modern hayata uyumu arttırdığı ortaya konmuştur. Ayrıca; bu çocuklardan bilişsel yetersizliği hafif ve orta düzeyde olanlar da erken çocukluk eğitiminden pozitif şekilde yararlanabilmiştir.

ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE ÖĞRENME

çocuklukta öğrenme

Çocukların ilk öğretmenleri ve çocukları en iyi tanıyan kişiler anne babalardır. Bu yüzden erken çocukluk eğitiminde; çocuk sahibi olmak isteyen anne babalara çocuk gelişimi ve psikolojisi hakkında bilgi verilmesi, çocuk sahibi anne babaların çocuğun gelişimine ve eğitimine nasıl katkı sunacakları konularında bilgilendirilmesi ve rehberliği erken çocukluk eğitiminin esaslarındandır. Çocukların doğuştan getirdiği yeteneklerin farkına varılması ve geliştirilmesi gerekir. Bu noktada anne babaya önemli görevler düşer; çocukların sosyal davranış öğrenmeleri, toplumsal cinsiyet kazanımı, kişilik oluşumu, problem çözme becerileri gibi tavır, davranış ve düşünme biçimleri de ağırlıkla erken çocukluk döneminde anne babanın model alınması yolu ile kazanılır. Erken çocukluk eğitiminde öğretilen sosyal becerilerin (ör. paylaşma, işbirliği, günlük yaşam becerileri) ailede de yaşanıyor olması gerekir. Anne baba çocuk için en etkili rol modeldir. Vygotsky (1978) sosyal öğrenme kuramında; çocuğun doğumdan başlayarak ilk olarak aile ortamındaki ve sonra genişleyen sosyal çevredeki tüm maddi ürünleri (ör. diş fırçası, sigara, gözlenebilir davranışlar) ve manevi kültürel ürünleri (ör. tutum, değer, atıf) adeta emerek öğrendiğini açıklamıştır. Bu yüzden, sigara içilen bir ortamda büyüyen çocuğun ileride sigara içmemesini beklemek ya da düzenli diş fırçalama alışkanlığı olmayan bir ailede yetişen çocuktan diş fırçalama alışkanlığı kazanmasını beklemek doğru değildir.

Çocuk öğrenirken yeni öğrendiği her bilgiyi, önceki bilginin üstüne inşa ederek, yeni bilgiyi önceki bilgi ile bütünleştirerek öğrenir. Hayat boyu öğrenme birikimseldir ve ilk öğrenmeler, yaşantıların üstüne kuruludur (Bransford, 1999). Hayattaki ilk öğrenmelerimiz anne babamızı, kardeşlerimizi gözlemlememiz ve taklit etmemiz esasına dayanır (Bandura, 1977). Eğitim psikolojisindeki bu temel öğrenme prensibi; hem çocuğun ilk okulu olan aileden öğrenmeye, hem de erken çocukluk yaşantılarına dikkat çeker.

ERKEN ÇOCUKLUK EĞİTİMİNİN ÜLKE EKONOMİSİNE KATKISI

Bunun yanında iktisadi fayda-maliyet analizleri, erken çocukluk döneminin insan sermayesine yatırımın en önemli dönem olduğunu ortaya koymaktadır. Ülkemizde Kaytaz (2005) tarafından gerçekleştirilen “Türkiye’de Okul Öncesi Eğitimin Fayda-Maliyet Analizi” raporunda erken çocukluk eğitimine yapılacak her 1 liralık yatırımın ülke ekonomimize 7 lira olarak döneceği ortaya koyulmuştur. Yine erken çocukluk eğitiminin fayda-maliyet analizleri; erken çocukluk eğitimi için harcanan her bir doların Amerika Birleşik Devletleri’nde 4 ila 7 dolar arası, Bolivya’da 2,26 dolar, Mısır’da 1,20 ila 5,81 dolar arası, Ürdün’de 1,49 ila 3,06 dolar arası ülke ekonomilerine geri dönüş yapacağı belirtilmiştir.

ÖNLEYİCİ BİR SAĞLIK HİZMETİ OLARAK ERKEN ÇOCUKLUK EĞİTİMİ

Prematüre doğum, düşük doğum kilosu, zehirlenmeye yol açan çocukluk enfeksiyonları sekelleri gibi, yoksul bir çevrede büyümek de; bir sosyal risk faktörüdür. Erken çocukluk müdahale programları, yoksul bölgelerdeki aile ve çocukları hedef alarak yoksulluğun insanlar için olumsuz sonuçlarını kırmaya çalışır. Erken çocukluk müdahale programlarının etkinliğini inceleyen son dönem bir önleyici sağlık araştırmasının (Anderson, Shinn, Fullilove, Scrimshaw ve Fielding, 2003) bulguları şu şekilde özetlenebilir:

• Bilişsel alan: Çocukta bilişsel-entelektüel performansın artması, çocuğun okul motivasyonunun ve performansının artması,

• Sosyal alan: Çocuğun sosyal yeterliliğinin ve sosyal etkileşim becerilerinin gelişmesi,

• Sağlık alanı: Çocuğun önleyici sağlık taramalarından ve hizmetlerinden daha fazla yararlanması,

• Aile: Ailelerin eğitimsel, sosyal ve sağlık alanlarında etkin katılımı ve yükselen istihdam.

Tüm bu farklı alanlardaki kazanımlara bağlı olarak; çocukta öğrenmeyi etkileyebilecek bozuklukların erken tanılanması, çocuğun farklı gelişim alanlarının desteklenmesi, okula hazır bulunuşluğunun arttırılması, okullaşmanın artması, bunun yanında suç işleme, uyuşturucu, alkol kullanma ve riskli cinsel davranışın azalması gibi bulgulara rastlanmıştır.

Erken çocukluk eğitimi hizmetlerinin özellikle elverişsiz şartlar altına yaşayan ailelere ve çocuklara ulaştırılması esastır. Yalnızca çocukların okullara giderek aldığı ve ülkemizde yaygın görülen kurum temelli eğitim değil; ev ziyaretleri ve aile eğitimini odak alan aile temelli eğitimler, aileyi çocuk bakımı ve sağlığı konusunda bilgilendiren televizyon programları, mahallelerde halkın yararlanabileceği çocuk canlısı (child-friendly) zengin kütüphaneler, oyuncak kütüphaneleri de erken çocukluk eğitimi hizmetleri kapsamında düşünülebilir.

Kısacası erken çocukluk eğitimi açıklanan tüm avantajları göz önünde bulundurulduğunda, her ülkenin en kıymetli sermayesi olan insana yapılacak yatırımın, insan hayatının tüm gelişim alanlarında en kritik dönemi olan, erken çocukluk dönemine yapılmasını öngörmektedir. Erken çocukluk eğitimi; çocuğu, aileyi ve toplumu olumlu yönde dönüştürerek toplumsal huzur ve refahımıza katkı verecek sosyal bir yatırımdır. Ülkelerin en önemli sermayelerinin insan olduğu düşünüldüğünde, bir çocuğun olumlu yönde değişmesinin, tüm dünyayı olumlu yönde etkileyeceği açıktır.

Yrd. Doç. Dr. Gökçe TEKİN  tarafından yazılmış ve Koruyucu Sağlık Rehberi Bölüm 46’de yayınlanmıştır. İlgili yayın editörünün izini ile sitemizde paylaşılmıştır.

KAYNAKLAR

1. AÇEV (2007). Ekonomik ve toplumsal kalkınma için erken çocukluk eğitimi: Önemi, yararları ve yaygınlaştırma önerileri. İstanbul: Anne Çocuk Eğitim Vakfı.
2. Anderson LM, Shinn C, Fullilove MT, Scrimshaw SC, Fielding JE ve ark. (2003). The effectiveness of early childhood development programs. American Journal of Preventive Medicine, 32-46.
3. Bandura A. (1977). Social learning theory. New York: General Learning Press.
4. Bransford TD. Brown AL ve Cocking RR (1999). How people learn: brain, mind, experience and school. Washington, DC, National Academy Press.
5. Haktanır G. (2008). Okul öncesi eğitime giriş. Ankara: Anı Yayıncılık.
6. Kağıtçıbaşı Ç, Sunar D, Bekman S, Baydar N, ve Cemalcilar Z. (2009). Contiuning effects of early enrichment in adult life: The Turkish early enrichment Project 22 years later. Journal of Applied Developmental Psychology,30, 764-779.
7. Kaytaz M. (2005). Türkiye’de okul öncesi eğitiminin fayda- maliyet analizi. İstanbul: Anne Çocuk Eğitim Vakfı.
8. Rathus SA. (2006). Childhood voyagen in development. New York: Thomson Wadsworth. 9. MEB (2011). 2010-2011 Milli Eğitim istatistikleri: Örgün Eğitim. Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı.
10. UNESCO (2012). Early childhood care and education.
11. http://www.unesco.org/new/en/education/themes/ strengthening-education-systems/early-childhood/
12. UNICEF (2012). Çocuk haklarına dair sözleşme, http:// www.unicef.org/turkey/crc/_cr23b.html


Yorumlar