Otuz yıl önce, ergenler ve boşanmayla ilgili tartışma, tek anne veya babayla beraber yaşamanın, ikisiyle birlikte yaşama kadar iyi olmadığı ve sonuçta anne-babası boşanan çocukların evli olanlara göre belirgin bir dezavantaja sahip olacağı varsayımıyla başladı. Bununla birlikte, geçen son otuz yılda yapılan yeni çalışmalarda elde edilen bulgular geçmiş araştırmalarda elde edilen sonuçları zayıflattıkça, araştırmacıların boşanma ve boşanmanın ergenler üzerindeki etkisine ilişkin görüşleri köklü biçimde değişmiştir.
Boşanmış evlerden gelen ergenlerin boşanmamış evlerden gelenlere göre daha fazla sorunlu olduğu konusunda birçok sosyal bilimci halâ görüş birliğinde olmasına karşın bu farklılık, klasik “hem anne hem babalı olmak veya birisinin eksik olmasından daha iyidir” ya da “tüm çocuklar bir anneye ve bir babaya gereksinim duyarlar” yaklaşımıyla açıklanamayacak kadar karmaşıktır.
Dört tür bulgu bu basit iddiaları sorgulamaktadır.
Ergenlik ve Boşanma
İlk olarak, araştırmaların çoğu bir gencin yaşamında önemli bir yeri olan yetişkinlerle ilişkilerinin niteliğinin, evde var olan anne-baba sayısından daha belirleyici olduğuna işaret etmektedir. Sözgelimi, üvey aileleri olan ergenler, anne ve babalı bir evde yaşamanın görünürdeki avantajına karşın tek anne ya da babalı bir evde yaşayan ergenlerden daha az sorun yaşamazlar. Ayrıca, evinde boşanma yaşanmamış tek anne ya da babalı (ölüm sonucu anne-babasından birini kaybetmiş veya hiç evlenmemiş bir anneye sahip olan) ergenler, anne-babası boşanmış ya da yeniden evlenmiş akranlarına göre daha az sayıda zorlukla karşılaşırlar. Son olarak, çift anne-babalı ergenleri anne-babalarıyla her zaman sıcak ve yakın bir ilişkiye sahip olmaları söz konusu değildir.
Aslında, ”babasız” evlerde yaşayan ergenler, anne-babası olan, ancak babasının kendisiyle çok az ilgilendiğine inanan ergenlerden daha yüksek benlik saygısına sahiptir. Gerçekte, boşanmış, tek anne ya da babalı evlerden gelen ergenler, annebabası evli olan ergenlere oranla anne-babasını daha arkadaşça olarak tanımlamakta ve aileleriyle olduklarında arkadaşlarıyla olduklarına göre daha olumlu bir ruh haline sahiptirler. Belki de yalnız yaşayan anne ya da baba çocuk yetiştirirken annebaba- çocuk çatışmasını azaltacak biçimde daha fazla izin verici olunması nedeniyle boşanma yaşanmış evlerde ergen-anne-baba çatışmasına daha az rastlanır.
İkincisi, bir dizi boylamsal çalışma, ergenin ruh sağlığı açısından esas önemli olan şeyin boşanma sonucu oluşan aile yapısının değil de boşanma sürecinin kendisinin olduğunu ortaya koymaktadır. Birçok çalışmada genellikle, çoğu ergen için en zorlu dönemin çözülmenin yaşandığı dönem olduğu belirlenmiştir. Her ne kadar birçok genç, anne-babası boşandıktan ya da yeniden evlendikten sonra bazı sıkıntılar (okulda sorunlar, davranış problemleri, kaygı gibi) yaşasa da, iki yıl içinde bu çocukların çoğunluğu değişime uyum sağlayarak biyolojik anne-babaları evli kalan akranlarınınkine benzer davranışları sergilemeye başlayabilmektedir. Anne-babası boşanmış olan ergenler genelde anne-babası boşanmamış olanlara göre daha çok sorun yaşasalar da, boşanmış anne-babası olan bireylerin büyük çoğunluğunun ciddi sorunları olmamaktadır.
Üçüncüsü, yapılan araştırmalar boşanmanın olumsuz sonuçlarını özellikle tek anne-babalı olmak yerine bir dizi etkenle ilişkilendirmektedir. Bunların arasında çocukların evlilik çatışmasına maruz kalması, yetersiz ve bozuk anne-babalık ya da genellikle gelir sıkıntısından ileri gelen ciddi stres dönemleri sayılabilir. Hiç boşanma yaşanmamış anne-babalı ailelere ait ergenlerde evlilik çatışması, bozuk anne-babalık (özellikle gereğinden çok izin vericilik, aşırı sertlik ya da tutarsızlık) ve gelir kaybı gibi hususlardan zarar görür. Başka bir deyişle, gençlerin iyilik durumu üzerinde boşanma ya da tekrar evlenmenin olumsuz etkileri başlı başına boşanma ya da tekrar evlenmenin değil, olaya eşlik eden çatışma, dağınıklık ve stresin bir yansımasıdır. Uzmanlar, artık boşanmanın ergenin uyumunu olumsuz etkilemesinin en önemli yolunun, çocuğun maruz kalacağı anne-babalığın kalitesi üzerinde yarattığı doğrudan ve dolaylı etki aracılığıyla olduğuna inanmaktadır.
Son olarak, anne-baba boşanmasının görünen etkilerinden bazılarının, evlilikte çatışma, bozuk anne-babalık gibi stres kaynaklarına maruz kalınmasının sonucu olmasına karşın anne-babası boşanmış ya da boşanmamış ergenler arasındaki farklılıkların en azından bir bölümü ergenler arasındaki kalıtımsal farklılıklardan kaynaklanır. Boşanmış yetişkinler saldırganlık, antisosyallik ve depresyon gibi duygusal ve davranışsal sorunların farklı türlerine yatkınlık içeren kalıtımsal kaynaklı birçok özellik açısından boşanmamış yetişkinlerden farklıdırlar ve bu özellikler annebabadan çocuklara geçer.
Boşanmış evlerden gelen ergenlerin akranlarından daha çok soruna sahip olmasının nedeni en azından bir ölçüde bu ergenlerin anne-babasının boşanmasını etkileyen aynı özelliklerin bazılarını kalıtım yoluyla onlardan almasıdır.
Çocukların boşanmanın kısa dönem etkilerine maruz kalma biçimleri arasında ilginç farklılıklar da söz konusudur. Hemen ortaya çıkan sorunlar genellikle erkek çocuklar arasında, daha küçük çocuklar arasında, zor mizaçlı çocuklar arasında, ailesi dışındaki yetişkinlerden destek almayan çocuklar arasında ve çocukluk ya da erinlik döneminde anne-babası boşanmış gençler arasında göreli olarak daha yaygındır. Özellikle akraba desteğinin çocuk yetiştirmede yalnız yaşayan anne ya da babanın etkinliğini arttırdığı açıktır ve bu da sonuç olarak ergenin yanlış davranma olasılığını azaltır. Bu destek, ergenin evinde ya da ev dışında yaşayan akrabalardan gelebilir.
EVLILIK ÇATIŞMASININ BELIRGIN ETKISI NELER OLABILIR?
Boşanma, ergenler için genellikle kısa süreli zorluklar ile birlikte anılmasına karşın, bazı çalışmalar anne-babaları boşanmış ile boşanmamış evlerden gelen ergenler arasındaki farklılıkların en azından bir kısmının, anne-baba boşanmadan önce de var olduğunu gösterir. Boşanmanın kendisinden ayrı ve ona ek olarak, evlilik çatışmasına maruz kalmanın çocukların gelişimine zarar verdiğinin kabul edilmesi, birçok araştırmacıyı evliliğin niteliğinin ergenin ruh sağlığı ve davranışını nasıl ve niçin etkilediğini incelemek için harekete geçirmiştir. Bu araştırmalardan bir dizi sonuç çıkmıştır:
Birincisi, çocukların evlilik çatışmasının farkında olduklarında daha olumsuz olarak etkilenebildikleridir. Bu nedenle, evlilik çatışması özellikle fiziksel şiddete dayalı, düşmanca ve korkutucu olduğunda zararlıdır. Açık evlilik çatışması ve aile içi şiddete maruz kalma saldırganlık, suç işleme ve dışa dönük diğer davranış türleri dâhil birçok ergen sorunlarıyla ilişkilendirilmiştir.
İkincisi, evlilik çatışması güvensizlik, kendini suçlama ve tehdit duygularına yol açtığında çocuklar daha olumsuz olarak etkilenir. Annebabasının çatışmaları için kendini suçlayan, güven duygusu zedelenen ya da anne-babası arasındaki tartışmaların içine sürüklenen ergenler büyük olasılıkla kaygılı, depresif ve gergin olurlar.
Son olarak, evlilik çatışması anne-baba-çocuk ilişkisinin niteliğini bozduğunda, ergenler daha olumsuz etkilenir. Ergenler anne-baba çatışmasına maruz kaldığında doğrudan etkilenirler, ayrıca bazı çalışmalarda eşler arasındaki gerilimin annebaba- çocuk ilişkisini bozduğu, anne ve babaları daha düşmanca, daha tepkili ve anne-baba olarak daha az etkili kıldığı bulunmuştur. Anne-babalarını düşmanca ve özen göstermeyen olarak algılayan ergenlerin akranlarından daha fazla duygusal ve davranışsal sorunlarla karşılaşma olasılığı yüksektir.
BOŞANMANIN UZUN DÖNEMLI ETKILERI NELER OLABILIR?
Sosyal bilimciler, boşanmanın uzun dönemli sonuçları (iki veya üç yıldan çok) olduğunu da fark etmişlerdir. Bu çalışmalar, örneğin okul öncesi dönemdeyken anne-babası boşanmış ilkokul çocuklarını ya da ilkokula giderken annebabası boşanmış ergenleri ele alabilir. Eğer boşanmanın olumsuz etkileri yalnızca yeni bir aile düzenine uyum sağlamaya dönük kısa süreli sorunlardan ibaretse ya da boşanma öncesi ya da esnasında evlilikte yaşanan şiddetli geçimsizlikten kaynaklanıyorsa, bu etkilerin birkaç yıl içerisinde ortadan kalkmış olacağı varsayılır.
Boşanmanın veya aileden ayrılmanın çocuklar üzerindeki uzun sürede etkisi, hiç kuşkusuz boşanmadan sonra neler olduğuna bağlı olarak çok değişir. Eğer psikiyatrik bozukluklar veya problemler gelişmişse, bunlara yol açan neden genellikle bu ayrılık değildir; bu bazen çocuğun bakımının giderek kötüleşmesine ya da içine girdiği koşullara bağlı olabilir. Yapılan çalışmalara göre, ayrılmamış olmakla birlikte, aile içinde sürekli çok kötü anne-baba-çocuk ilişkileri yaşamış gençlerde, ileriki yaşamlarında depresyon, anne-babaları ayrılmış gençlerden daha sık ortaya çıkmıştır. Bugüne kadar hiçbir aile dağılmasının, ilerde doğrudan doğruya depresyonla ya da diğer ruhsal bozukluklarla ilişkisi kurulamamıştır. Olsa olsa anne-baba ayrılığı ileri ki streslere ve tehlikelere karşı kişiyi daha çabuk kırılır hale getirir, bu belki kendine saygı ve kendine yeterlilik duygusunda azalmaya ya da duygularını denetlemek açısından bazı bozulmalara bağlanabilir.
Anne-baba boşanmasının uzun vadeli sonuçları hakkındaki araştırmalarda çok ilginç bulgular elde edilmiştir. Bazı çalışmalarda, erinlik ve ergenlik döneminde anne-babası boşanan bireylerin, boşanmadan iki veya üç yıl sonra bile uyku zorlukları sergiledikleri ortaya konmuştur. Boşanmış ailelerden gelen bireyler arasında tipik olarak görülen sorunlar arasında yüksek oranda madde ve alkol kullanımı, daha fazla davranış sorunu, korunmasız cinsel etkinlikler ve zayıf okul performansı; ileri ergenlik ve erken yetişkinlikte, evliliğe karşı olumsuz tutum, yüksek boşanma oranı dâhil karşı cinsiyetle zayıf kişilerarası ilişkiler sayılabilir.
Bazı araştırmalar, anne-babası çocukluk ya da ergenlikte boşanan bireylerin otuzlarında bile uyum sorunları olduğunu göstermektedir. Bu etkilerin anne-babanın tekrar evlenmesiyle daha iyiye gitmediği görülmektedir; üvey ailelerden gelen ergenler, boşandıktan sonra yalnız yaşayan tek anne ya da babalı evlerden gelen ergenlerin uzun dönemli uyum sağlamada yaşadıklarına benzer sorunlar yaşamaktadırlar.
Bu gizil etkileri (çocuğun daha sonraki gelişim dönemlerine kadar kendini belli etmeyen boşanma etkileri) neye bağlayabiliriz? İki olası açıklama akla gelebilir: İlki, uyum sorunlarının ergenliğe kadar su üstüne çıkmayabileceğidir. Örneğin, sosyal bilimciler madde kullanımı ve küçük yaşlarda gebelik oranlarındaki artışın boşanmış evlerde rastlanılan eksik anne-baba gözetiminin sonucu olduğuna inanırlar. Ancak daha küçük çocukların (daha kötü gözetim altında tutulsalar bile) madde kullanmaları ya da cinsel ilişki kurma olasılıkları pek olmadığı için aile özgeçmişleri ne olursa olsun, yetersiz gözetimin etkisi madde kullanma ya da cinsel ilişkiye başlayabildikleri ergenlik dönemine kadar görünmez.
İkinci açıklama, ergenlerin özel gelişimsel zorluklarıyla ilgilidir. Ergenlik, bireylerin yakın cinsel ilişkiler yaşamaya başladıkları bir zamandır. Yaşamın erken dönemlerinde evlilik çatışmasına maruz kalma ya da anne-babaların boşanması onların ilişki kavramlarını ve duygusal bağlanmaya ilişkin görüşlerini etkiliyorsa, geçmişte yaşanan erken anne-baba boşanmasının bazı etkilerinin, ergenin karşı cinsiyetle ciddi bir şekilde ilgilenmeye ve flört etmeye başlamasından önce ortaya çıkmaması anlamlıdır. Yakın ilişkilere dönük bu ilk girişimler, bir süre gizil kalan eski psikolojik çatışmaları hatırlatabilir.
TÜRKIYE’DE BOŞANMA ORANLARI NEDIR?
2012 yılının birinci döneminde 33.474 çift boşanmıştır 2012 yılının birinci döneminde, boşanma sayısı geçen yılın aynı dönemine göre % 5,8 artarak 33.474’e yükselmiştir. Boşanma sayısında en fazla artış % 15,2 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde gözlenmiştir. Bu dönemde boşanma sayısında en fazla azalma % 9 ile Batı Marmara Bölgesi’nde gerçekleşmiştir.
2012 yılının ikinci döneminde 33.197 çift boşanmıştır.
2012 yılının ikinci döneminde, boşanma sayısı geçen yılın aynı dönemine göre % 2,3 azalarak 33.197’ye düşmüştür. Boşanma sayısında en fazla azalma % 5,8 ile Batı Karadeniz Bölgesi’nde gözlenmiştir. Bu dönemde boşanma sayısında en fazla artış % 20,2 ile Ortadoğu Anadolu Bölgesi’nde gerçekleşmiştir.
Bu dönemde ergen ne yetişkin, ne de çocuk olarak sınıflandığı için, aile ergenin neleri yapabileceği, neleri yapamayacağı konusunda sıkıntı çeker. Şüphesiz boşanma gibi bir süreçte, ailenin çocuğun sınırlarını bilememesi, yetişkinleştirilmesi gibi problemleri beraberinde getirebilir.
Boşanmanın ergenler üzerindeki etkisini araştıran çalışmalardan bazıları çelişik gibi görünen sonuçlar ortaya koymaktadır. Bazı araştırmacılar, ergenlerin boşanmadan kısa ve uzun süreli olmak üzere olumsuz yönde etkilendiklerini belirtirken, bazı araştırmacılar ergenlerin boşanma olayından olumsuz yönde etkilenmediklerini belirtmektedirler. Wallerstein (1984), yaptığı 10 yıllık boylamsal çalışma sonucunda, ergenlerin, küçük kardeşlerine oranla boşanmadan daha olumsuz etkilendiklerini; çünkü ergenlerin, boşanma öncesi yaşanan annebaba çatışması ile daha uzun süre karşı karşıya kaldıklarını ve küçük çocukların boşanma ile ilgili problemleri hatırlamadıklarını belirtmektedir. Ayrıca, büyük çocuklar aile kuralları içinde daha uzun süre yaşadıkları için, boşanma sonucu ortaya çıkan yeni aile kurallarını öğrenmekte zorlanmakta, küçük çocuklar ise bunu daha kolay başarabilmektedir.
BOŞANMANIN ERGENLER ÜZERINDE YARATTIĞI ETKILERİ
Ebeveyne Akran Olma
Bir ergenin gelişen duygusal olgunluğu ve ebeveynlerinden birine yakınlaşma ihtiyacı, ebeveynin onu destek kaynağı olarak kabul etmesini kolaylaştırır. Çocuğun bu durumda ebeveyne akranlık yapması (9–12 yaşta da olduğu gibi) söz konusu olabilir. Çocuk halâ gerçek anlamda bir yetişkin ya da ebeveynin akranı olacak kapasitede değildir. Ergenin bu sorumluluğun altına girmesi ve erkenden yetişkin yapılması, onun yerine getirilmesi gereken gelişim ödevlerini gerçekleştirmesini engelleyebilir.
Aşka Yönelik Algının Olumsuzlaşması
Ergenler ortaya çıkan cinsel ve duygusal sorunlarıyla uğraştıkları için, aynı dönemde ortaya çıkan boşanma birkaç ciddi riski ortaya çıkarır. Boşanmaya bağlı olarak ergen, aşkın sahtekârlık, acı, utandırma ve ıstırabı birlikte getirdiği izlenimini edinebilir. Bu yüzden annebabaları boşanan gençler, genel olarak hayal kurma ve aşk için umutlanma lüksünü kaybeder. Ergenlerin anne-babalarının boşanmasının onları çökmüş hissettirmekten başka bir şey olmadığını düşünmesi olağandışı değildir. Ergenin bu düşüncelerinin, duygularının, korkularının ve endişelerinin çok gerçek olduğunu hatırlamakta yarar vardır.
Yetişkinden Yeterince İlgi Görememe
Son araştırmalar, ergenlik çağında annebaba ve çocuk arasındaki çatışmaların, genellikle ergenin ihtiyaç duyduğu zamanda gerekli ilgiyi göremediğini düşünmelerinden kaynaklandığını göstermiştir. Boşanmadan sonra ergenin gerekli ilgiyi gösterecek ebeveyni bulamaması sıkıntı yaratabilir. Böyle bir durumun yaşanması, ergenin içine kapanmasına neden olabilir.
Alkol - Sigara Kullanımının Artması
Boşanmış ve boşanmamış aile çocukları üzerinde yapılan bir araştırmada, boşanmış aile çocuklarında alkol veya sigara kullanımı %45,88 iken, anne-babası ayrı olmayan çocuklarda %17,65 gibi bir orana ulaşmıştır. Ergenlerin boşanma sonrası alkol ve sigara kullanma davranışı sergilemesi de, olası sonuçlardan biridir.
Uyum Sorunu
Ailenin parçalanması yetişkin çiftlere zarar verse de, gerçekte çocuklara daha çok zarar vermektedir. Dağılmış ya da boşanmış ailelerde çocukların psikolojik, sosyal ve ekonomik durumlarında esaslı değişimeler olabilecektir. Bu değişmelerle çocuk yeni rolleri, yeni ilişkileri, ailenin ekonomik durumunu, yeni çevreyi, okul ve arkadaşlarının yaşamlarını anlamakta güçlük çeker, uyum sağlamakta zorlanabilirler.
Aile Kontrolünün Zayıflaması
Aile çocuğun sosyalleşmesinde anahtar rolünde, sosyal bir kurum olarak görülür. Bu bakış açısına göre anne ve babalar, çocuklar açısından önemli kaynaklardır. Dolayısıyla, bunlardan birinin ev ortamından ayrılması, çocuğun gelişimi açısından olumsuzdur. Bu dönemde çocuk, bir yandan akran ilişkileri kuruyorken, diğer yandan anne-babasının kontrolüne ihtiyaç duyar. Bu kontrol mekanizmasının boşanma dolayısıyla etkilenmesi, çocuklar üzerinde olumsuz etki bırakabilir. Boşanma ile ebeveynlerden birinin etkisinin zayıflaması, diğerini sıkıntıya sokabilir.
Erken Cinsellik
Ebeveyn boşanmasının ergen kızların seksüel davranışlarına etki ettiğini bildiren başka çalışmalar da vardır. Bu dönemde kızların flörte daha erken başladıkları, daha fazla cinsel aktivitede bulundukları, erken yaşta evlendikleri ve büyük olasılıkla evlilik öncesi gebe kalmaları söz konusu olabilir.
Akademik Performansta Düşüş
Birçok çalışmada boşanmış ailelerdeki ergenlerin daha düşük akademik ve bilişsel performans gösterdiklerini saptamıştır. Tek ebeveynli evlerde denetim eksikliği nedeniyle, okula gitmeme ve kaçma davranışları artmaktadır. Hetherington ve ark. (1981); boşanma ve akademik başarı ilişkisinin araştırıldığı 58 çalışmayı analizlerinde; tek ebeveynli ailelerin çocuklarının daha düşük notlar aldıklarını ortaya koymuşlar. Babanın elverişli olduğu durumlarda, erkek çocukların notlarının daha iyi olduğu saptanmıştır.
Benlik Kavramı
Yapılan araştırmalarla; anne-babası boşanmış çocuklarla, anne-babası boşanmamış çocukların kaygı düzeyleri ve anne-babası boşanmış çocuklarla, anne-babası boşanmamış çocukların benlik saygısı arasında (p<0,05) anlamlı bir farklılık olduğu saptanmıştır. Wyman ve ark. (1985), 9–12 yasları arasındaki 98 çocuk üzerindeki yaptıkları çalışmalarında, boşanmış anne-baba çocuklarının, daha fazla kaygı, daha düşük bilişsel yetenek ve daha az sosyal destek algıladıklarını bulmuşlardır. Diğer taraftan, boşanmış aile çocuklarının (annebabası ayrı olan ergenlerin) bireysel değerler, baş etme gücü, meslek ve eğitim hedefi boyutlarında benlik imgesi anne-babası birlikte olan ergenlere göre daha yüksektir.
Carl Rogers, benlik saygısının oluşmasında ebeveyn-çocuk ilişkisinin üç önemli alanı üzerinde durmuştur. Bunlardan ilki çocuğa gösterilen kabul, ilgi, şefkat ve sıcaklıktır. İkincisi izin ve cezalardır. Üçüncü kritik alan ise, ebeveynin demokratik tutumlarıdır. Bu üç kriter yerine getirilerek yetiştirilen çocuklarda benlik saygısı yüksek olacaktır. Boşanmanın bunlara ket vuracağı düşünülürse, kişinin benlik saygısının oluşumuna zarar verebileceği ortadadır.
Diğer Olası Olumsuz Etkiler
Ergenlikle beraber, yukarıda sayılan birçok olumsuz etkinin yanı sıra, hayata eleştirisel yaklaşan, olumlu düşünemeyen, hedef koyma ve strateji oluşturmada yetersiz, kişiler arası ilişkilerde sorunlar yaşayan, dürtülerini kontrol edemeyen, sınırlarını kestiremeyen, savunma mekanizmalarını sık ve yanlış kullanan, suç işlemeye eğilimli bir kişilik yapısının ortaya çıkması, oldukça yüksek bir ihtimaldir.
ERGENLERIN BOŞANMAYA VERDIĞI TEPKILER NELER
Öfke
Bu yaştaki çocuklar ile daha küçük çocuklar arasındaki önemli fark, kırıcı, can sıkıcı ve korkutucu durumlara nasıl tepki gösterdikleridir. Yedi ve sekiz yaşındaki çocuklar, ebeveynlerinin boşanmalarına üzüntüyle karşılık verirken, dokuzon iki yaş arasındaki çocukların tepkisi çoğunlukla öfkedir. Bu, onların, üzgün olmadıklarını söylemek değildir, elbette üzülürler. Ancak, öfke, onlara kontrol hissi verdiğinden çoğu zaman ifade tarzı olarak tercih ederler. Bunun yanında, öfke, daha fazla ısrarlı, daha “olgundur” ve anneye ağlama ya da babanın dizinde sızlanma artık bir seçenek gibi gözükmemektedir.
Daha Az Tepki Gösterme
Bu dönemde boşanmaya tepki daha az görülür. Etkileri uzun vadede hissedilse de, ergen boşanma sonrası kendi duygusal ve fiziksel problemleri ile bu dönemde daha fazla uğraşmaktadır. Yapılan araştırma bulgularına göre, küçük çocuklar boşanmadan hemen sonra sorun yaşarken; büyük çocuklar (ergenlik öncesi ve ergenlik dönemindekiler) daha ileride bu tür problemleri yaşamaktadırlar.
Anne Babayı Boşanmadan Ötürü Suçlama
Daha küçük çocuklar, tipik olarak annebabalarını sevmeyi sürdürürlerken ve boşanmayı düşmanları olarak görürlerken, gençler boşanma için ebeveynlerini sorumlu tutma eğilimindedirler. Küçük çocuklar, ailenin boşanmamak için elinden geleni yaptıklarını düşünürken, ergenler gerekli çabayı göstermediklerini düşünürler. Bu konuda yapılan bir araştırma, araştırmaya katılan gençlerin ¾’ü boşanmanın çok kolay bir şekilde gerçekleştiğini, aynı zamanda ergenlerin yüzde 71’i ailelerinin evliliklerini kurtarmak için, elinden geleni yapmadığını düşündüklerini ortaya koydu.
Boşanmayı Kişisel Bir Reddedilme Olarak Algılama
Çocuklar boşanma nedenlerini ailelerinden dinleyip, kendilerinin buna neden olmadığını ailelerinden duysalar bile, bunu kişiselleştirip, reddedilmiş gibi algılayabilirler. Bütün yaş grubundaki, özellikle bu yaş grubundaki çocuklar, “daha iyi bir evlat olsam, bu olmazdı ya da beni gerçekten düşünseler anlaşmazlıkları çözerlerdi” diye düşünmeye eğilimlidirler. Neden bu şekilde düşündüğünü ailenin yapıcı bir şekilde ele alması gerekir.
Akran İlişkileri
İkili arkadaşlıklar bir ifade şekli olabilir. Öfkeli çocuk, bıçak taşıyan ya da bir çeteye üye olan bir çocukla arkadaş olabilir. Duygusal olarak içine kapanmış bir çocuk, sıkıcı gözüken sessiz ve utangaç bir çocukla yakınlaşabilir. Yaşamınca kendini çaresiz hisseden çocuk, sadece onun yardımına ihtiyacı olan çocuklarla arkadaşlık yapabilir. Her zaman çocukların temelde örnek aldığı kişilerin, anne-babasının kişiliklerine sahip olduğunu bilmek gerekir.
Taraf Tutma
Bu yaş grubundaki çocukların bazen taraf tutabileceği gerçeği, gözardı edilemez. Boşanmanın karmaşık konularını, kim iyi ve kim kötüye indirgeme eğilimindedirler. Yanında yaşadığı ebeveynin de etkisiyle ergen, diğer ebeveynine karşı, yanında kaldığı ebeveynini destekleyebilir. Bu iyi-kötü nasıl belirlenirse belirlensin elbette ki ‘kötü’ olan kişi için daha zor olsa da her iki taraf için de çok zor olabilir.
Arkadaş ya da düşman seçilse de, ebeveynin dikkatli hareket etmesi gerekir. Her ilişkinin zorlu yollardan ve zayıf dönemlerden geçtiğinin normal olduğunu bilmesi gerekir. Çocuğun haklı ya da haksız tüm eleştirileri dikkatle dinlenmelidir.
KAYNAKLAR
Öğr. Gör. Nagehan İPEK tarafından yazılmış ve Koruyucu Sağlık Rehberi Bölüm 59'da yayınlanmıştır. İlgili yayın editörünün izini ile sitemizde paylaşılmıştır.
1. Ben Hasta Değilim: Çocuk Sağlığı ve Hastalıklarının Psikososyal Yönü. Ed. Ekşi A, 1999, Nobel Tıp Yayınevleri, İstanbul.
2. Ergenlik. Steinberg L. 2013, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara.
3. Ergenlik Psikolojisi. Kulaksızoğlu A. 2002, Remzi Kitabevi. İstanbul.
4. Ergenlik. Büyükgebiz A. 2008. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul.
5. www. tuik. gov. tr