Ergenlik dönemi, hızlı iskelet gelişimi ile belirgin ve erişkin hayattaki toplam kemik kitlesinin yaklaşık %37’si büyüme atağı sırasında kazanılır. Ergenlik döneminde, her iki cinste de, kemik mineral yoğunluğu ve toplam vücut kemik mineral içeriği hızla artar ve ergenlik sonrasında zirveye ulaşır.
Erişkin kadın ve erkekte kemik kitlesi farklılıklarının oluşması da bu cinsel olgunlaşma sırasındadır. Ergenlerde büyümenin hızlanması ile birlikte, kemik büyüme hızı da artar. Kemiğin boyca uzaması ve yeniden şekillenmesi ile kemik yapım ve yıkım ürünlerinde artış gözlenir. Bu kronolojik yaştan çok ergenliğin gelişim evreleri ile ilişkilidir. Büyüme hormonu, ergenlikte kemik büyümesini doza bağımlı uyarır.
Optimal kemik büyümesi için tiroit hormonları da gereklidir. Tiroit hormonu, kan dolaşımındaki IGF-1 (insülin benzeri büyüme faktörü; büyümeyi ve kemik yapımını uyaran bir peptit) düzeylerinin artışını da uyarır. D vitamininin kalsiyum dengesini düzenleyen sistemik rolü vardır. Ancak çeşitli çalışmalar D vitamininin büyüme plağı üzerine doğrudan etkilerinin de olduğunu göstermiştir.
Cinsel gelişim sırasında, artan kemik büyümesi için androjen ve östrojenlerin (cinsiyet hormonları) gerekli olduğu bilinmektedir. Hem östrojen hem de testosteron büyüme hormonu salınımını arttırır ve boyca kemik büyümesini uyarıcı etkilerinin bir kısmı büyüme hormonu vasıtasıyla olmaktadır.
Cinsiyet hormonlarına karşı cevap yaşa ve cinsel gelişim düzeyine bağlıdır. Cinsel olgunlaşmanın tamamlanması ile birlikte artan cinsiyet hormonları, büyüme plaklarının kapanmasına ve boyca büyümenin durmasına neden olurlar. Bu, kızlarda âdetlerin başladığı dönemde olur.
Kemik gelişimi ve kontrolünde hormonlar dışında çeşitli büyüme faktörlerinin rol oynadığı bilinmektedir. Bu faktörlerden IGF-1; büyüme hormonunun fizyolojik aktivitelerinin çoğunu başlatır ve kemik büyümesinde, diğer hormonal mekanizmalarla etkileşerek temel rol oynar. IGF-1, kemik döngüsünü aktive eder ve sonuçta klonal çoğalma ile doku büyümesi gerçekleşir. Bir yaşından ergenliğe kadar IGF-1 düzeyleri 2,5 kat artar ve ergenlikte de artış devam ederek, erişkin değerlerinin yaklaşık üç katına erişir. IGF–1, açlıkta 48. saatten itibaren azalmaya başlar.
Erişkinlerde kemik yoğunluğunda 20 yaşından sonra artış olmadığı gösterilmiştir. Ergenliğin sonundaki kemik kitlesinin doruğu, hayatın ileri dönemlerindeki osteoporoz (kemik erimesi) riski açısından ana belirleyicidir. Koruyucu sağlık hizmetleri açısından, osteoporozu önleme programları ergenlikte başlatılmalıdır.
Osteoporozda kullanılan ilaçlara göz atmak için ilaç rehberi sayfasına gidiniz.
ERGENLİKTE UYGULANACAK OSTEOPOROZU ÖNLEME YÖNTEMLERİ NELERDİR?
• Kalsiyum ve fosfor kemiğin mineralizasyonu için mutlak gereklidir ve ergenlerde kalsiyum ve fosfor ihtiyacı artar. Diyetle alınacak bir günlük kalsiyum ihtiyacı 6–10 yaş arasında 800 mg iken; ergenlerde ve genç erişkinlerde 1200–1500 mg’a çıkar. Bu nedenle ergenlere kalsiyum bakımından zengin diyet almaları önerilmelidir.
• D vitamini, bağırsak mukozasından kalsiyum emilimini sağlar ve kemik yapımını uyarır. Diyetle alındığı gibi, önemli bir kısmı güneş ışınlarının etkisi ile deride sentezlenir. Bu nedenle, ergenler güneş ışınlarından yeterince faydalanmaları konusunda uyarılmalıdırlar.
• Optimal kemik yapımı için, özellikle D, K ve C vitaminlerine ihtiyaç vardır. Ergenlerin diyetleri C ve K vitaminleri açısından da gözden geçirilmelidir. D ve K vitaminleri yağda çözünen vitaminler olduklarından depo edilebilirler, ancak C vitamini depo edilemez, bu nedenle diyetle düzenli olarak alınması önemlidir.
• Ergenlikte, diyetle alınan proteinler ile kemik kitlesi ve kalsiyum-fosfor metabolizması arasında önemli ilişkiler bulunmuştur. Yetersiz protein alımının; gecikmiş iskelet büyümesine ve kemik kitlesi oluşumunda azalmaya yol açtığı gösterilmiştir. Bu nedenle; ergenlerin diyetindeki protein içeriği iyi ayarlanmalı ve toplam kalori ihtiyacının % 20’si proteinlerden sağlanmalıdır.
• Kemiğin mineral yoğunluğu ve içeriğinin belirlenmesinde, vücut ağırlığı da önemlidir. Düşük vücut ağırlığı, artmış osteoporoz riskini beraberinde taşır. İskelet sisteminin taşıdığı mekanik yük kemik yapımını ve mineralizasyonunu arttırırken, yıkımını azaltır. Vücut ağırlığı düşük ergenlerde bu mekanik uyarı yetersizdir. Bu grup ergenler ayrıca beslenme bozukluğu açısından da değerlendirilmelidir.
• Ergenlerlerde fiziksel aktivitenin çeşitli iskelet bölgeleri üzerindeki etkileri çalışılmış ve büyümekte olan kemik kitlesinin, erişkin kemik kitlesine oranla; artan veya azalan mekanik yüke cevabının daha duyarlı olduğu gösterilmiştir. Egzersiz; kemik kaybını ve kırık riskini azaltırken, kemik yoğunluğunu arttırır. Yük verilerek yapılan aktiviteler ve dirençli egzersizler osteoporozdan korunmada en etkili yoldur. Yük verilerek yapılan egzersizler, günlük aktivite düzeyine ek olarak haftada en az 3 kez ve her seansda en az 30 dakika yapıldığı takdirde ergenlerde kemik kitlesi doruğunu belirgin olarak arttırırlar, erişkinlerde de kemik kaybını azaltırlar. Dirence karşı yapılan egzersizler ise kasları kuvvetlendirir ve kemiğin kuvvetlenmesini uyarır. Ayrıca fiziksel aktivitenin ergenlerde büyüme hormonu salınımını uyardığı da unutulmamalıdır.
• Ergenlere spor yapmalarını önerirken, bu dönemde, tercihleri konusunda yönlendirici olunması doğru olacaktır. Özellikle yürüme, koşma, zıplama ile yapılan sporların osteoporozu önlemede etkili olacağı vurgulanmalı; yüzme, bisiklete binme gibi vücudun ağırlığının kemiklere transfer edilmediği bu tip sporların osteoporozu önlemede etkili olmadığını belirtmeliyiz. Ayrıca bu dönemde kazanılan alışkanlıklar, hayatın ileri dönemlerinde de devam ettirileceğinden çeşitli yaşam şekli değişikliklerini önermeliyiz: Asansör yerine merdiven kullanma, arabaya binme yerine okula yürüme, sosyal aktivite seçiminde sinema yerine dans veya tenisi tercih etme gibi.
• Sigara, alkol gibi kötü alışkanlıkların ergenlerde edinilmesi; diğer pek çok zararının yanı sıra, pubertedeki kemik gelişimini de olumsuz yönde etkileyerek osteoporoz riskini arttırır ve bunu çeşitli yollarla yapar. Sigara, estradiolün karaciğerdeki metabolizmasını etkiler ve daha hızlı bir şekilde etkin olmayan birleşiklere dönüşümüne yol açar. Sigara içenlerde, fonksiyonel kalsiyum emilimi azalmıştır. Sigara ayrıca; yetersiz beslenme, düşük vücut ağırlığı ve erken menopoz gibi diğer risk faktörlerini de beraberinde taşır.
• Alkolün kırık riskini arttırması, etanolün metabolik etkilerinden kaynaklanır. Alkoliklerde vitamin D düzeyleri düşüktür; çünkü alkol vitamin D’nin karaciğerde yıkımını hızlandırır. Alkol kullanımı, kemik yapımını ve kemik döngüsünü büyük ölçüde azaltır.
• Kafein, idrar söktürücü etkisi nedeni ile idrar ile kalsiyum kaybına neden olur. Ayrıca asitli içecekler de (bikarbonat eklenmiş gazlı kola ve benzeri içecekler) ergenlikteki kemik gelişimini olumsuz etkiler ve bu içecekleri çok tüketen ergenlerin, ileride artmış kırık riskine sahip oldukları gösterilmiştir.
Prof. Dr. Nuray KANBUR tarafından yazılmış ve Koruyucu Sağlık Rehberi Bölüm 34’de yayınlanmıştır. İlgili yayın editörünün izini ile sitemizde paylaşılmıştır.
KAYNAKLAR
1. Ilich JZ, Badenhop NE, Jelic T, Clairmont AC, Nagode LA, Matkovic V. Calcitriol and Bone Mass Accumulation in Females During Puberty. Calcif Tissue Int 1997; 61: 104–109.
2. Bonjour JP, Rizzoli R. Bone Acquisition in Adolescence. In Marcus R., Feldmin D., Kelsey J. (Eds), Osteoporosis, Academic Press Inc. 1996: 465–473.
3. Glastre C, Braillon P, David L, Cochat P, Meunier PJ, Delmas PD. Measurement of Bone Mineral Content of the Lumbar Spine by Dual Energy X-Ray Absorptiometry in Normal Children: Correlations with Growth Parameters. J Clin Endocrinol Metab 1990; 70: 1330–1333.
4. Lloyd T, Rollings N, Andon MB at al. Determinants of Bone Density in Young Women. I. Relationships among Pubertal Development, Total Body Bone Mass and Total Body Bone Density in Premenarchal Females. J Clin Endocrin Metab 1992; 75: 383–387.