ÇOCUK VE TELEVİZYON
Televizyon çocukların ilk aylardan itibaren ilgisini çeken bir araçtır. Çocuğun bebekliğinden itibaren televizyonun aynı ortamda açık olması, işitsel uyaran içermesi bakımından yararları da olabilmektedir. Ancak bu, çocuğun televizyon karşısına oturtulup başka uyaran verilmemesi anlamına gelmemelidir. Çocukları ve gençleri televizyon önünde daha az vakit geçiren toplumlar bile, ilkokulda zorunlu medya okur-yazarlığı derslerini yerleştirmiş durumdadır.
Medyayı doğru okuyan, yaşadığı çevreye duyarlı, ülkesinin sorunlarını bilen, medya mesajlarını akıl süzgecinden geçirebilen ve eleştirebilen bilinçli bir kitle oluşturabilmek amacıyla medya okuryazarlığı projesi hayata geçirilmiştir.
Televizyon izlemenin yararları nelerdir?
Bazı eğitimsel programların özellikle yetersiz çevresel koşullarda yaşayan çocuklar için yararlı olabileceği düşünülmektedir. Bu programların belli bir pedagojik sansürden geçmiş olması gerekliliği söz konusudur. Çocukların gerçek hayatta karşılaşma fırsatı bulamadıkları doğa ve çevre ile ilgili bazı görüntüleri, örneğin belgesel programlar aracılığıyla, izlemeleri okul bilgisinin görsel bir malzemeyle eşleştirilmesi anlamında kalıcılık sağlamaktadır. Belgesel programlar hem çocukların ilgisini çekmekte hem de yeni bilgiler öğrenmek konusunda teşvik edici ve merak uyandırıcı olmaktadır.
Anne-babanın tavrı ne olmalı?
Sınırlandırma buradaki en temel prensiptir. Öncelikle çocuğunuzun izlediği programların hangileri olduğunu bilmeli ve çocuğunuz için ne kadar yararlı ve gerekli olduğunu önce siz değerlendirmelisiniz.
Anne-babalara öneriler
Üç yaş civarında çocukların çizgi film, belgesel ve eğitimsel programları izlemeleri onların yaratıcılıklarını geliştirir ve hoşça vakit geçirmelerini sağlar. Ancak bu yaşlardan itibaren televizyon başında geçirecekleri vakit sınırlandırılmalıdır. Fazla televizyon izlettirilen çocukların özellikle iletişim ve konuşma becerilerinin gecikme riski oluşmaktadır. Bazı çizgi filmlerin aşırı şiddet ve korku öğesi içerdikleri ve bu nedenle çocuklar üzerinde birçok olumsuz etkiye yol açtıkları bilinmektedir.
Oyun çağı çocuğu henüz hayalle gerçeği ayırt edemeyeceğinden şiddet ve saldırganlık içeren görüntülerden daha çok etkilenir. Bu nedenle çocuğunuzun izlediği çizgi filmlerin denetimini siz yapmalısınız. Okula giden çocukların, eğer vakitleri kalıyorsa televizyon seyretmelerine izin verilmelidir. Bu saat genellikle derslerin bitmesinin ardından planlanmalıdır. Çocukların günlük televizyon izlemeleri günde bir saatten fazla olmamalıdır. Çocuğun yaşına uygun programlar izlemesi sağlanmalıdır. Yetişkinler için hazırlanmış programların mümkün olduğunca çocuklara izlettirilmemesi gerekmektedir. Çocuğunuzun yaşına ve ilgi alanına uygun oyunlar bulup onunla oynayabilirseniz ve televizyon dışında birlikte eğlenebileceğiniz aktiviteler bulabilirseniz çocuğunuz televizyon izlemek yerine sizinle oynamayı tercih edecektir.
MEDYA OKURYAZARLIĞI
Medya Okuryazarlığı, yazılı ve yazılı olmayan, büyük çeşitlilik gösteren formatlardaki (televizyon, video, sinema, reklâmlar, internet vb.) mesajlara ulaşma, bunları çözümleme, değerlendirme ve iletme yeteneği kazanabilmek olarak tanımlanmaktadır. Medya okuryazarlığının önemi şüphesiz ki daha fazla kontrol sağlamasından kaynaklanmaktadır. Çocuklar başta olmak üzere toplumun diğer kesimleri medya okuryazarlığı konusunda ne kadar bilgiye sahip olurlarsa gerçek dünya ile medya tarafından inşa edilen dünya arasındaki sınırı o denli kolay fark edebilir ve medyadan bilgi alırlarken zararlı etkilerinden kendilerini koruyabilir.
Medya Okuryazarlığı Projesinin Amacı
Medyayı doğru okuyan, yaşadığı çevreye duyarlı, ülkesinin sorunlarını bilen, medya mesajlarını akıl süzgecinden geçirebilen bilinçli bir kitle oluşturabilmek amacıyla Medya Okuryazarlığı Projesi hayata geçirilmiştir. Bu projesinin amacı, çocukların, medya kurumunun yapısını, işleyişini öğrenmelerini, kurguyu gerçekten ayırarak kurgulanmış içeriği bilinçli bir şekilde değerlendirebilmelerini ve medyayı eleştirel olarak izlemelerini kısaca medya ile ilgili doğru soruları sorup doğru yanıtları bulabilmeleri konusunda onlara gerekli donanımı kazandırmaktır.
Dünyada Medya Okuryazarlığı
Dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde medya eğitimi ya da medya okuryazarlığı dersleri, çeşitli seviyelerde okullarda ders olarak okutulmaktadır. Bu dersler, ya doğrudan müfredata konmakta (İngiltere, Fransa, ABD vb.) ya da müfredatta ilgili dersler içinde (sanat, dil bilgisi, edebiyat, vatandaşlık vb.) okutulmaktadır (Kanada). Ne şekilde okutulursa okutulsun, dersin ağırlıklı olarak uygulamaya dönük olarak işlendiği, öğrencilerin eleştirel, katılımcı ve yaratıcı yönlerini geliştirici bir şekilde planlandığı görülmektedir.
Medyanın olumlu ve olumsuz yanları
Medya, haber niteliği taşıyan olayları gündeme taşır, halkın bilgilenmesini sağlar. Bu görevi yaparken de; etik, hukuksal ve toplumsal değerleri göz önünde bulundurur. Halkın bilgi almasında, bilinçlenmesinde önemli bir görevi yerine getirir.
Medya ve eğitim birbirinden bağımsız düşünülemez. Her ikisi de toplumun olmazsa olmazıdır. Medya ilke olarak; haberlerin ve olayların eğitici yanını göz ardı edemez. Eğitim ilkeleri göz önünde tutularak programlar, haberler, görüntüler vermek zorundadır. Günümüzde, Toplumların yönlendirilmesinde medya tek belirleyici güç hale gelmiştir. Verdiği her mesaj, toplumlarda yankısını hemen bulmuştur. Bir klipteki veya filmdeki intihar görüntüsü bile insanları etkilemiş, bazı kişilerin intihar denemelerine yol açmıştır. Yine dizilerdeki argo söylemler sokaktaki halkın günlük konuşma diline girivermiştir. Medyada çıkan, ünlülerin yaşam haberleri; toplumda özenti haline getirilmesi, kolay para kazanma yolları arayışını çoğaltmıştır.
Özellikle son günlerde; taciz, tecavüz gibi haberlerin çoğaldığı aşikârdır. Her gün cinsel içerikli haberler görmek kanıksanmış durumdadır.
Çocuklara yönelik dizi ve filmlerde; büyücüler, sihirbazlar, birden yok olmalar veya ortaya çıkmalar gibi bilimsel temeli olmayan görüntülerle; çocuğu, hayatın gerçeklerinden koparmakta, hayal dünyasında yaşayan çocuklar haline getirmektedir.
Biz mi televizyon izliyoruz, yoksa televizyon mu bizi izliyor?
UNESCO tarafından yapılan araştırmaya göre Türkiye, ABD’den sonra en çok televizyon izlenen ikinci ülkedir. Türkiye’de 95 kişiye bir kahvehane, 65 bin kişiye bir kütüphane düşmekte ve insanlarımız televizyon okumakta, kitap seyretmektedir. Yapılan araştırma ve değerlendirmeler, görsel, işitsel ve yazılı medya karşısında, savunmasız bir alıcı konumunda bulunan çocukların, ilköğretimden başlayarak medya karşısında bilinçlendirilmeleri gerekliliğini ortaya koymaktadır. Çocuklarımızın çoğunluğu yılda 1.000 saat televizyon izliyorsa, gençliklerinde ve yetişkinlik dönemlerinde de yılda 1.000 saat televizyon izlemeye devam edeceklerse; özellikle çocuklarımızın sağlıklı gelişimleri için MEDYA OKURYAZARLIĞI DERSİNİN ZORUNLU hale getirilmesi bir ihtiyaçtır.
ÇOCUK VE İNTERNET
Internet, çocukların dünyayı keşfetmeleri, öğrenmeleri ve eğlenmeleri için mükemmel bir ortamdır. Ancak, internet kullanımının çocuklar için yarattığı riskler de mutlaka akılda tutulmalıdır. Yasal olmayan, şiddet ve cinsellik içeren sitelere erişim, tehlikeli insanlarla iletişim başta gelen riskler arasındadır. Uyuşturucu ve terör gibi yasal olmayan yollara destek arayanlar interneti propaganda aracı olarak kullanmaktadır. İnternet, çocukları taciz etmeye çalışan erişkinler için çocukların yaşamlarına önemli bir giriş kapısı oluşturmuştur.
Çocuk-Aile-İnternet Arasındaki Denge Nasıl Kurulabilir?
Anne-babalar internet kullanım saatlerine bir sınırlama getirmelidirler. Yapılmasını uygun görmediğiniz etkinliklerin (kumar oynamak, bahis oynamak, internet korsanlığı yapmak vs.) olası zararları hakkında bilinçlenmesi sağlanmalıdır. Çocuğunuz herhangi bir konuda araştırma yapmak istiyorsa ona kullanabileceği kaynak sitelerin bir listesini verebilirsiniz. İnternet ev kuralları listesi oluşturabilirsiniz. Bununla birlikte, bilgiye ulaşmak için tek yolun internet olmadığı; kaynak kitap, kütüphane, müze gibi diğer bilgi kaynaklarının da bu amaçla kullanılabileceğini çocuğunuza anlatmalısınız. Çocuğunuzun internet ortamında kurduğu arkadaşlıkları hakkında gerçek yaşantılarında kurduğu arkadaşlıkları gibi konuşabilmelisiniz. Bunların haricinde ev içinde, internet dışında da eğlenceli zaman geçirebileceğini çocuğunuza göstermelisiniz. Böylelikle sınırsız bilgi çağında sınırlı kalmadan, sorunsuz paylaşımlar geçirebiliriz.
Doğru İnternet Kullanımı Nedir?
Doğru internet kullanımı çocuğun yaşına ve gelişimine uygun siteleri ziyaret etmesi, interneti bilgi edinme ve eğlence amaçlı bir araç olarak, günlük düzenini ve uyku saatlerini bölmeyecek zaman aralıklarıyla kullanması demektir.
İnternet Bağımlılığı Nedir?
İnternetin insan ruh sağlığını bozacak düzeyde kullanılması olarak özetlenebilir. Çocuğunuzun internet kullanım sıklılığının ve buna bağlı olarak gösterdiği davranışları “bağımlılık” olarak nitelendirebilmek için aşağıdaki belirtileri gösterip göstermediğine dikkat etmelisiniz:
- Her gün internete bağlanmak
- Bağlı iken zamanın farkında olmamak, sorulduğunda inkâr etmek veya yalan söylemek.
- Herkese e-posta adresi, ICQ numarası, sohbet odası adları vs. vermek veya dağıtmaya çalışmak.
- İnternet dışı uğraşlara ilginin kaybolması.
- Bilgisayardan uzak kalındığında canın bilgisayar çekmesi ve sinirlilik halleri.
- E-postada bir şey var mı? diye bakmak için aşırı bir istek duymak.
- Sosyal faaliyetlerde azalma, arkadaşları tarafından anlaşılamama duygusu, spor faaliyetlerinden uzaklaşma ve erk kaybı.
- Bilgisayar başında aşırı zaman geçirmekten kaynaklı kronik uykusuz kalma ve yorgunluk.
Çocuklara İnternet Kullanırken Nelere Dikkat Etmeleri Gerektiği Söylenmeli?
İnternette hiçbir şekilde kendi özel bilgilerini (adres, telefon, okul ismi vb.) paylaşmamalarını, internette tanımadıkları kimselerle sohbet etmemelerini, internette başka kimseler tarafından zorla yaptırılmak istenen hiçbir şeye karşılık vermemelerini, hakaret, küfür, cinsel içerik içeren herhangi bir konuşma karşısında iletişimi hemen kesmelerini, uzun saatler boyu internette kalmamaları öğretilmelidir.
DİJİTAL OYUNLAR
Gelişen teknoloji ve internet ağının hızla yaygınlaşması sonucu insanlık artık yeni bir sosyal problemle karşı karşıya kalmanın sıkıntısını yaşamaktadır. Bilgisayar oyunları bağımlılığı ülkemizde yaşları 11 ve 35 arasında değişen yaklaşık bir milyon kişi bilgisayar oyunlarını bağımlılık derecesinde oynamaktadır.
Sosyokültürel açıdan ele alındığında, kişinin oyun oynadığı süre içinde kendi yaşam koşullarından ‘yapay’ olarak uzaklaştığı, oynadığı oyunun içine girdiği hatta kendine yeni bir karakter oluşturma sırasında bambaşka bir kimlik kazandığı görülmektedir
Anne-babaların, yaşıtlarından geri kalmasın veya derslerine de yardımcı olsun düşüncesiyle sıcak baktıkları bilgisayar, çocuklar tarafından çoğunlukla oyun için kullanılıyor. Masum olarak başlanan kullanma, zamanla maksadının dışına çıkmakta ve çözümü kontrolü zor bir problem olarak anne-babanın karşısına çıkmaktadır.
Bilgisayar oyunlarındaki şiddetin her yeni oyunda biraz daha arttığını görüyoruz. Oyun piyasasını ellerinde bulunduranlar, çocukları ekran başına çekebilmek için her türlü yolu kullanmaktadır. Şiddet görüntülerine uzun süre maruz kalan çocuklarda, endişe ve korku, şiddete eğilim, anî parlama ve şiddeti sıradan görme gibi durumlar söz konusu olur.
İnternet salonlarında yaygın olarak oynatılan oyunların denetlenmesine esas teşkil eden 01.11.2007 gün ve 26687 sayılı İnternet Toplu Kullanım Sağlayıcıları hakkındaki yönetmeliğin 9.maddesinin (g) bendi; “işyerlerindeki bilgisayarlarda uyuşturucu veya uyarıcı madde alışkanlığı, intihara yönlendirme, cinsel istismar, müstehcenlik, fuhuş, şiddet, kumar ve benzeri kötü alışkanlıkları teşvik eden ve 18 yaşından küçüklerin psikolojik ve fizyolojik gelişimine olumsuz etkisi olabilecek oyunlar oynatılamaz” hükmünü içermesine rağmen; bilgisayar oyunlarının içerikleri ve hitap ettiği yaş grupları açısından değerlendirilmesi yapılmadığı için yukarıdaki yönetmelikte bahsedilen hususları içermiş olsa dahi bu oyunların internet salonlarında denetlenmesi mümkün olamamaktadır.
Aileyi temel alan araştırma ve çalışmalarıyla bu alanda tek kamu kurumu olma özelliğine sahip Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, bu bilinçten hareketle telekomünikasyon iletişim başkanlığı ile işbirliği içerisinde 11.06.2008 ve 25.06.2008 tarihlerinde Türkiye’deki bilgisayar oyunlarının denetlenmesi, sınıflandırılması, çocuklar ve aileleri açısından güvenli hale getirilmesi konularının tartışıldığı ve çeşitli sektör temsilcilerinin katıldığı istişare toplantılarını koordine ederek düzenlenmiştir. eri yapma olağanlılığı en alt dereceler
Bilgisayar ve dijital oyunların olumlu ve olumsuz yönleri
Oynayanı eğlendirirken, başarısını ödüllendirmesi, gelişim hissi vermesi ve sosyalleşme ihtiyacını karşılaması, her şeyden önce pasif ve sadece zaman geçirten değil, aktif olarak katılım sağlanan, başarı tatmini veren bir süreç olması, kadınlara, aileye ve çocuklara yönelik olarak farklılaşması oyunların giderek daha fazla insana hitap etmesini sağlamaktadır.
Oyunların belli bir yere kadar, çocuğun gelişimi aşamasında içgüdüsel başarma ve ilerleme, gelişme ihtiyacını giderdiği sayısal oyunların el-göz koordinasyonunu, problem çözme ve çoklu görev yetisini kuvvetlendirdiği bulunmuştur.
Bilgisayar oyunlarının kullanımında özellikle okul çağındaki gençlerin aşırı ve uygunsuz bilgisayar ve internet kullanımı bağımlılık sorunu ve bunu ilişkilendiren psikolojik ve bedensel gelişimleri, sosyal ilişkileri üzerinde olumsuz yönde etki yaratabilmekte ve hem akademik hem de kişisel gelişimlerinde negatif sonuçlara neden olmaktadır.
Uygunsuz ve aşırı kullanım sonucu ortaya çıkan sağlık problemleri, aile ilişkilerinde aksama, verim azlığı ve başarısızlık (el bileği sendromu, boyun kaslarında tutulma, uyku saatlerinin azalması, gözlerde yorulma) ön plana çıkmaktadır.
Stratejik oyunları küçük yaşta oynayan çocuklarda “şiddet” işleme eğilimi daha fazla olmaktadır. Bu oyunların, çocuklarda muhakeme gücünü sorgulamaya başladığı dönemde iç dünyasında karmaşa yaratıp, vicdan duygusunu köreltebileceği ve kazanma duygusunun onu sosyal hayattan koparabileceği bu noktada ödülün çocuklarda bağımlılığı tetikleyen bir unsur olabileceği belirtilmektedir. Ayrıca bu bağımlılık türünün çocuklarda hiperaktivite ve dikkat bozukluluğunun, fazla internet karşısında vakit geçirmek depresyonu, yalnızlık hissini, sosyal ilişki kaybını artırdığı, obezitenin internet kullanan çocuklar ve gençlerde hayli yaygın olduğu da yer almaktadır.
Bu bağlamda son dönemde “Knight Online” adlı bilgisayar oyunu olumsuz etkileri ile ön plana çıkmaktadır. Eğer çocuğunuzun oynadığı bilgisayar oyununda çocuğunuz çarptığı her yayanın ekranına sıçrayan kanlarını temizlerken kahkahalara boğuluyor ise ve aldığı puanı artırmak, açılış ekranında ismini en üste yazdırmak için bileklerine sancılar girecek, boynu tutulacak kadar bu oyuna konsantre olmuş bir şekilde saatlerini harcıyor ise bir şeyler ters gidiyor demektir.
Oyun bağımlılığı
Son 10 yılda, 100–300 bin arasında Japon genci en başta bilgisayar oyunları yüzünden odasına kapanmış durumda. Sadece akşam yemeğinde odasından çıkanlar, ayda bir CD almak için sokağa çıkanlar var. Daha da kötüsü, 10 yıldır odasından çıkmayan insanların olduğu sanılıyor. Bu tip çocuk ve gençlere, hikikomori deniyor ve yüzde 80 oranında genç erkeklerde görülüyor. Japonca’daki anlamı geri çekilmek, elini eteğini çekmek. Şimdi bunları tekrar sosyal yaşama katmak için kurulan örgütler vardır.
Çin hükümeti, üç saatten fazla bilgisayar başında kalmayı yasakladı. Online denetim sistemi sayesinde, oyun üç saatten fazla oynandığında oyundaki karakter gerilemeye başlayacaktır. Bilgisayar oyunlarına aşırı düşkünlük, evlilikleri de sarsıyor. Ekran karşısından kalkamayan genellikle genç erkekler eşleriyle film izlemek, sohbet etmek, yemek yemek yerine bilgisayar oyunlarını tercih ediyorlar. İhmal edilen, kırılan kadınla bilgisayar bağımlısı erkek arasındaki sorunlar o denli büyüyebiliyor ki, çiftlerin ilişkisi boşanmaya kadar gidebiliyor. Uzmanlar, son yıllarda bu tür örneklerin gittikçe çoğaldığını söylüyorlar.
Bilgisayar oynarken,”evdeyim daha ne” demek, durumun tehlikesini hafifletmez çünkü evde olsa da eşiyle, çocuklarıyla değil, yalnız başına bilgisayarladır. Bu durumda paylaşımı azaltmakta, paylaşılan anların kalitesi düşürmekte, tartışmaları artırmakta, ev içi hallere özen gösterilmemekte, ilişkiye emek verilmemekte, umursamazlık başlamakta, tartışmalar çözüme kavuşmamaktadır. Düzelme yoluna da gidilmiyorsa sorun büyük demektir.
KAYNAKLAR
Hem. Şenay KARAASLAN ve Dr. Özlem AKSOY tarafından yazılmış ve Koruyucu Sağlık Rehberi Bölüm 52'de yayınlanmıştır. İlgili yayın editörünün izini ile sitemizde paylaşılmıştır.
1. Dijital oyunlar ve çocuklar üzerindeki etkileri. Gürcan A, Özhan S, Uslu R. 2008.
2. Oyun bağımlılığı. Kaymak Ö, Erşan M. http://www.hurriyet. com.tr/pazar/3954871.asp?m=1&gid=69 Erişim 20.07.2011
3. http://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/213057- medya-okur-yazarligi-nedir.html#ixzz1RpDI0Gf5 Erişim 20.07.2011
4. Anne Babalar için internet rehberi. Karan G, Epsilon yayınları, İstanbul, 2006.