Günümüzde böbrek hastaları arasına her gün yenileri eklenmektedir. Son çalışmalar Türkiye’de yaklaşık 7,5 milyon böbrek hastası olduğunu göstermektedir. İleri yaşlarda kötü beslenme, sigara, şeker hastalığı ve hipertansiyon gibi etkenler önemli iken, çocuklarda ise doğuştan böbrek hastalıklarının tanınmasındaki yetersizlikler, beslenme bozuklukları ve basit bazı önlemlerin alınmaması böbrek hastalarının sayısını artırmaktadır.
Çocuklardaki doğuştan böbrek hastalıkların temelleri anne rahmine düştüğünde atıldığından, düzenli bir gebelik takibi ve 24. gebelik haftasından önce detaylı bir ultrasonografi ile fetüsün böbreklerinin değerlendirilmesi çok önemlidir. Böbreklerin her ikisinin de var olup olmadığı ve varsa yerlerinde olup olmadığından başlanarak; hidronefroz, kist, boyut farkı gibi gebelik sırasında ve doğumdan hemen sonra yakın takip gerektiren hastalıkların saptanması ileri de gelişebilecek ciddi böbrek sorunlarından korunulması açısından faydalı olacaktır.
Bebek doğduktan sonra ilk gün içerisinde idrar yapıp yapmadığının ve özellikle erkek bebeklerde jet akımla ileri doğru idrar yaptığının gözlenmesi mesane hastalıkları açısından önemlidir. Çok ileri yaşlara kadar aileler ve doktorlar tarafından gözden kaçırılabilen labial yapışıklık ve fimozisin erken saptanması, yineleyen idrar yolu enfeksiyonlarına ve gereksiz ilaç kullanımlarına yol açabilecektir. Yenidoğan döneminde bebeğin mutlaka anne sütü ile ancak anne sütü yetersizse formüla mamalarla yeterli beslenmesi böbrek yetersizliği gibi çok ciddi hastalıklardan korunmasını sağlayacaktır. Diğer önemli bir nokta da başka bir sebebe bağlanamayan sarılıklı yenidoğanlarda idrar yolları enfeksiyonlarının buna sebep olabilme ihtimalidir ve böyle bebeklerde mutlaka idrar kültürü yapılması gerekliliğidir.
Bebek büyümeye başladığında, her doktor kontrolünde; büyüme gelişmesinin tam değerlendirilmesi, kilo alamamanın, iştahsızlığın idrar yolları ile ilgili hastalıklardan kaynaklanabileceği unutulmamalıdır. Böbreklerle ilgili hastalıkların en önemli bulgularından birisi olan hipertansiyonun ancak kan basıncı ölçülerek tanınabileceği akıldan çıkarılmamalıdır. Eğer fimozis ya da başka bir sebeple sünnet planlanıyorsa bunun da süt çocuklu- ğu döneminde (özellikle ilk yaşta) yapılması çocu- ğun ileri yaşlardaki olası psikoseksüel bozukluklarının engellemesi açısından çok önemlidir. İdrar yolları hastalıklarında kullanılan ilaçlar a bakmanız sizin açınızdan bu sebeple faydalı olacaktır.
Çocuğun tuvalet eğitimi de çok önemlidir. Normalde on sekiz ay ile üç yaş arasında kazanılabilen gündüz idrar kontrolü eğitiminin aileler tarafından daha erken ve/veya çok daha geç ve çoğu zaman da baskıcı bir şekilde yapılması, aslında normal üriner sistemi olan bir çocukta mesane fonksiyonları- nın bozulmasına neden olarak, ileride düzeltilmesi daha zor olan problemlere zemin oluşturabilecektir. Beş yaşından sonra hala uykuda ve özellikle gündüzleri idrarını kaçıran veya tuvalet eğitimini kazandıktan sonra tekrar kaçırmaya başlayan çocukların ise mutlaka bir çocuk nefroloğu ya da üroloğuna götürülmesi gerekmektedir.
Çocukların kreş, anaokulu ve ilkokula başlaması ile sık sık enfeksiyon kaptıkları gözlenmektedir. Bu durumlarda herhangi bir sebebe bağlanamayan ateşli dönemlerde mutlaka bir idrar kültürü yapılması olası idrar yolu enfeksiyonunun erken saptanması ve tedavisi için son derece önemlidir. Yine bu ortamlarda ortak kullanılan lavabo ve tuvaletlerin yetersizliği ve yeterince temiz olmaması özellikle kız çocuklarının gün boyunca idrarlarını tutmalarına ve böbreklerinde telafisi imkânsız sonuçlar doğuracak hastalıklara zemin hazırlamasına yol açmaktadır.
Tekrarlayan idrar Yolu Enfeksiyonları
Yineleyen idrar yolu enfeksiyonları geçiren ve altta yatan bir patolojisi olmayan bir çocukta; kıl kurdu gibi parazitlerin saptanması ve tedavisi, dar ve naylon iç çamaşırı kullanımından sakınılması, kız çocuklarına duş şeklinde banyo yaptırılması ve genital bölge temizliğinin mutlaka önden arkaya doğru yapılması, kabızlığın önlenmesi gibi basit önlemler yeterli olabilecektir. Yine herhangi bir hastalık sebebiyle ilaç (özellikle ağrı kesici -ateş dü- şürücüler ve antibiyotikler) kullanılacaksa, bunun mutlaka doktor kontrolünde olması böbreklerin korunması açısından çok önemlidir.
Son yıllarda tüm dünyada özellikle çocuklarda çok yaygın olan fast-food yiyecekler, cips, çikolata, kolalı içecekler içerdikleri yüksek oranlardaki solüt yükü nedeniyle tüm sistemlere olduğu kadar böbreklere de zarar vermektedir. Bu tür gıdaların bir diğer etkisi de şişmanlığa yol açması ve onun sonucunda gelişen kan basıncı yüksekliği ile göz, kalpdamar sistemi, beyin ve böbreklerde ciddi problemlere yol açmasıdır. Çocuklar bu tür gıdaların fazla tüketilmesinden mutlaka uzak tutulmalıdır. En azından çocukların günlük yaşına uygun bol sıvı alması (tercihen temiz su) böbreklere olabilecek zararları azaltabilecektir.
Sonuç olarak; tedavisi ve en azından uygun izlemiyle diyaliz gibi kötü sonlardan korunabilecek olan böbrek hastalıklarının erken saptanarak ve yukarıda sayılan basit önlemlere dikkat ederek, en az bir sağlam böbreği olan çocukları bu topluma kazandırmak, ailelerin ve sağlık çalışanlarının birincil görevi olmalıdır. Tüm bu bilgiler ışığında kullanabileceğiniz ilaçlara ilaç rehberi sitesinden ulaşabilirsiniz.
Doç. Dr. Yılmaz TABEL tarafından yazılmış ve Koruyucu Sağlık Rehberi Bölüm 27’de yayınlanmıştır. İlgili yayın editörünün izini ile sitemizde paylaşılmıştır.
KAYNAKLAR
1. Avner ED, Harmon WE, Niaudet P, eds. Pediatric Nephrology, 5th edn. Philadelphia, Lippincott Williams & Wilkins, 2004.
2. Grey DF, Schaefer F, eds. Comprehensive Pediatric Nephrology, 1st edn. Philadelphia, Mosby, 2008.
3. Kher KK, Schnaper HW and Makker SP, eds. Clinical Pediatric Nephrology, 2nd edn. London, Informa UK Ltd, 2007.
4. By Robert M. Kliegman RM, Stanton B, Geme JS, Schor N and Behrman RE, eds. Nelson Textbook of Pediatrics, 19th edn. Philadelphia, Elsevier, 2011.
5. Alphan Cura, eds. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları. İzmir, Ege Çocuk Vakfı,